Çevre sorunları ve bunlara çözüm arayışları bugün sadece ülkemizin değil bütün dünyanın gündeminde olan önemli bir konudur. Dünyanın her yerinde çevre sorunları giderek büyümekte ve bu sorunlara çözüm bulmak için çaba gösterilmekte ve politikalar geliştirilmektedir.
Çevre dendiği zaman, yeryüzünde canlıların üzerinde yaşadıkları ve kendileri için yaşamsal öneme sahip olan bir ortam ifade edilmektedir. Bütün canlıların yararlandığı çevreyi korumak ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için, ulusal ve uluslararası düzeyde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bugün kullanılan çevre koşullarında gelecek nesillerin de hakları olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Çevre koşullarında yaşanan olumlu veya olumsuz herhangi bir değişiklik, bu ortamı kullanan bütün canlıları doğrudan etkilemektedir. Bugün bu canlıların yaşamlarını sürdürülebilmesi ve gelecek kuşakların da aynı çevre koşullarına sahip olabilmeleri için doğal yaşamın korunması gerekmektedir ve bu durum bireysel çabaları aşan bir durumdur. Bu nedenle çevrenin korunması artık daha kuvvetli güçlere gereksinim duymakta ve kamusal destek gerektirmektedir. Çevre koruma faaliyetleri bugün kamu yönetimlerinin önemli bir sorumluluk alanı haline gelmiştir.
Ülkeler etkili bir çevre yönetimi uygulayabilmek için, resmi örgütlenmenin yanında, yasal düzenlemelerini yapmış, yeterli mali kaynakları ayırmış, gerekli katılım desteğini sağlamış ve olması gereken denetim sistemlerini kurmuşlardır.
Çevre Yönetiminin Ülkemizdeki Tarihi Geçmişi
Çevre, basit bir anlatımla canlı ve cansız varlıkların karşılıklı olarak etkileşim içinde bulunduğu bir ortamdır. Çevre yönetimi kavramı, tüm canlıların sağlıklı ve dengeli bir ortamda yaşamaları, doğal kaynakların korunması, gerektiği şekilde değerlendirilmesi ve geliştirilmesi için hem resmi makamlar hem de özel kuruluşlar tarafından, uygun bir planlama, eşgüdüm ve denetim sisteminin kurulması ve bu sistemin çalıştırılmasına yönelik çabaları içine almaktadır.
Ülkemizdeki çevre yönetimi uygulamalarının geçmişine bakılırsa, aslında yakın bir zamana kadar, çevre sorunlarını ele alan, çevre yönetiminde bağımsız bir resmi yapılanma olmadığı görülür. Bugün de onca çabaya rağmen bu konuda batı ülkelerinde olduğu gibi kapsamlı ve çevre sorunlarına yönelik bütüncül bir yapı yoktur. Çevre ile ilgili yetki ve sorumluluklar çeşitli kuruluşlar arasında, çeşitli yasal düzenlemelerle dağıtılmış durumdadır.
Buna rağmen Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından Haliç’in temizliğinin ve kontrolünün sağlanması ve yeşil alanların korunması için bir takım uygulamalar yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, İkinci Selim ve İkinci Abdülhamit dönemlerinde de su kaynaklarının ve ormanların korunması, hava kirliliği, temizlik ve genel halk sağlığına yönelik bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Bu örneklere, çevre sorunlarına karşı alınan ilk önlemler olarak bakılabilir. Yine Osmanlı döneminde 1869 yılında Orman Nizamnamesi ve 1882 yılında ilk imar yasası (Ebniye Kanunu) yürürlüğe girmiştir ve bunlar önemli yasal düzenlemelerdir.
Cumhuriyet döneminde ise 1930 yılında çıkarılan Belediye Kanunu ile çevrenin korunmasına yönelik olarak belediyelere bir takım yetki ve sorumluluklar verilmiştir. Aynı yıl yürürlüğe giren Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda da, insan sağlığına zarar verecek ve insan sağlığını doğrudan etkileyecek çevrenin kontrolü ve çevre temizliği ile ilgili önlemler yer almıştır.
Bunlar dışında, 1937 yılında çıkarılan Kara Avcılığı Kanunu, ülkemizde yabani olarak yaşayan faydalı ve zararlı hayvanların avlanmasına yönelik olarak, 1956 yılında çıkarılan Orman Kanunu, plansızca yok edilmekte olan ormanların korunması ve geliştirilmesine yönelik olarak ve 1960 yılında çıkarılan Yeraltı Suları Hakkında Kanun, yeraltı sularının kullanımına yönelik olarak bir takım hükümler taşımaktadır. Bunların hepsi çevreye yönelik sorunların farkedilmesi ve önlemler alınması açısından önemlidir ama uygulamada yeterince denetim sağlanamayınca yasal olarak yapılan bu düzenlemelerin fazla bir önemi olmamıştır.
1970’li yıllarda çevrenin korunması konusunda uluslararası gelişmelerin de etkisi ile 1982 Anayasası hazırlanırken çevreye ilişkin düzenlemeler yapılmış ve katılımcı bir çevre yönetimi anlayışının önü açılmıştır. Anayasa’da tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını düzenleyen hükümler yer almıştır.
Çevre Sorunları
Çevre sorunları bir iki madde ile ifade edilebilecek boyutta değildir. Gün geçtikçe bu sorunlar daha da büyümektedir. Önlem alınmadığı takdirde gelecek nesilleri hiç de güzel bir dünya beklememektedir. Bitki ve hayvan türleri yok olmaktadır. Ormanlar tahrip edilmektedir. Bir yandan erozyon ve çölleşme tehlikesi bir yandan tarım alanlarının yapılaşmaya açılması, düzensiz ve plansız kentleşme, kıyı alanlarının turizm adına heba edilmesi doğayı tahrip eden en büyük faktörlerdir. Diğer taraftan sanayide kullanılan kimyasal maddeler çevreye ve insan sağlığına zarar vermektedir. Enerjide fosil yakıt kullanılması yüzünden hava solunamaz noktaya yaklaşmaktadır. Nükleer enerjide ısrar edilmesi yüzünden, radyasyon tehlikesi gittikçe büyümektedir.
Ozon tabakasının delinmesi nedeniyle küresel ısınma ve iklim değişiklikleri yaşanmaya başlamıştır ve bu durum birçok çevresel problem yaratmaktadır. Bütün bunların yanında insan nüfusu artmakta, kentlere göç devam etmekte ve çevre sorunları katlanarak büyümektedir.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Standardı
Çevre sorunları ile mücadele etmek ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak konusunda etkili bir çevre yönetimi uygulamak çok önemlidir. Bu konuda her ne kadar yasal düzenlemeler yapılsa da bunların uygulanması ve denetlenmesi çok önemlidir. Etkili ve doğru bir çevre yönetiminin temel hareket noktası, resmi veya özel kuruluşlar tarafından geliştirilen ilke ve standartların uygulanabilirliğini sağlamaktan geçmektedir. Yoksa tek başına yasal düzenlemelerin yapılmış olması yeterli değildir.
Olumsuz çevre koşullarının önlenmesi ve çevrenin korunması konusunda Uluslararası Standartlar Organizasyonu tarafından ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Standardı geliştirilmiştir. En son 2005 yılında güncellenen bu standartlar Türk Standartları Enstitüsü tarafından da TS EN ISO 14001:2005 standardı olarak yayınlanmıştır.
ISO 14001 standardı, esas olarak su, hava ve toprak gibi doğal kaynak kullanımınlarını en az seviyeye indirmek ve bu doğal kaynaklara verilen zararların önüne geçmek amacı ile hazırlanmıştır. ISO 14001 standardı sayesinde, mal veya hizmet üreten firmaların, faaliyetleri sırasında çevre ile ilgili performansları izlenmektedir. Aynı zamanda bu standart, çevre sorunu yaratan problemlerin giderilmesini ve çevre koşulları ile ilgili her türlü yasal düzenlemelere uyulmasını şart koşmaktadır.
Çevrenin giderek yok olma tehlikesi gerçeği, bütün tüketicilerin ve üreticilerin ortak endişesidir. Yaşam alanları gittikçe daraltmakta ve doğal çevre daha fazla tahrip olmaktadır. Bu nedenle çevreye duyarlı olan her firma, sorumluluklarının gereği olarak, işletmelerinde ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi’ni kurmaktadır. Ayrıca akredite bir belgelendirme kuruluşundan ISO 14001:2005 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi alarak, standardın gerekliliklerini ve sorumluluklarını yerine getirdiğini ve sistemin sürekli olarak iyileştirildiğini kanıtlamış olmaktadır.
ISO 14001 Belgesi Almak Gerekli midir
İklim değişiklikleri, insan nüfusunun artması, ekonomik krizler, teknolojilerin gelişmesi, yeni üretim tekniklerinin kullanılması, bütün bunlar çevreyi kirleten ve doğal kaynakları tüketen etkiler yaratmaktadır. Bu koşullarda üretici firmalar kadar tüketicilerin de bilinlenmiş olması ve doğayı koruyacak önlemlere katılması ve birey olarak çaba göstermesi gerekmektedir. Bu yüzden planlı ve kontrol edilebilir bir çevre yönetim sistemi uygulamak gerekmektedir.
ISO 14001 standardı, aynı ISO 9001 standardı gibi bir yönetim sistemi standardıdır. ISO 9001 standardı müşteri ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamak, müşteri memnuniyeti yaratmak, süreçleri kontrol etmek ve sürekli gelişmeyi hedeflemek amacıyla geliştirilmiştir. ISO 14001 standardı da aynı hedeflere sahiptir. Ancak farklı olarak müşteri ihtiyaç ve beklentileri yanında çevre gerekliliklerini ve kriterlerini de kapsamaktadır. Bu nedenle her iki standard kolayca entegre olabilmektedir.
Dünyanın her yerinde doğanın korunması ve çevrenin kirlenmesi yönünde kaygılar artmaktadır. Bu durum mal veya hizmet üreten firmalar üzerinde, faaliyetlerinin çevreye etkileri konusunda baskı yaratmaktadır. Toplumda gittikçe büyüyen çevreci anlayış firmaları çevreye karşı duyarlı olmaya zorlamaktadır. Uluslararası Standartlar Organizasyonu tarafından ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Standardı’nın hazırlanması bu gerçeklere dayanmaktadır.
Çevre yönetimi uygulamaları, firmaların tasarım, araştırma ve geliştirme, üretim, finansman, satış ve pazarlama gibi bütün faaliyetlerini ilgilendirmektedir. Bu nedenle çevre yönetimi, farklı aşamalardan oluşan uzun ve stratejik bir süreçtir. Bu süreçte, firmaların kendi yapılarına uygun çevre stratejisi belirlemesi, çevre politikası geliştirmesi, bunları uygulaması, güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmesi gibi birçok uygulama gerçekleştirmesi gerekmektedir. Çünkü ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi standardı, çevre ile ilgili faaliyetlerin, belli bir sistematik içinde ve süreklilik gösterilerek yürütülmesini sağlamaya yöneliktir. Bu standart sayesinde firmalar, faailyetlerinin çevresel etkilerini öğrenmekte ve bunun sorumluluğunu duymaktadır.
Bütün bu açıklanan nedenlerle firmaların işletmelerinde ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi’ni kurmaları ve uygulamaları gerekmektedir. İşletmelerinde bu sistemi kuran firmalar, bir belgelendirme kuruluşuna başvurarak ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi talep edebilirler. Bu belge, firmanın çevreye ve insanlara duyduğu saygı ve sosyal sorumluluğun bir ifadesidir.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi’ne Sahip Olmak Ne Kazandırır
Bir kere firmalar sadece ISO 14001 Belgesi’ne sahip olmak için Çevre Yönetim Sistemi’ni kurmuş olmamalıdır. Aksi halde göstermelik yapılan çalışmalar hiçbir netice vermez ve umulan yararlar elde edilemez. Bütün yönetim sistemlerinde olduğu gibi burada da, gerçekten doğanın korunması gerektiğine inanarak, çevreye karşı duyarlı oldukları için, çevre sorunlarının insanlığın geleceğini tehdit ettiğine inandıkları için Çevre Yönetim Sistemi’ni kurmuş ve uyguluyor olmaları gerekmektedir. Bu sorumluluğun duyulması gerekmektedir. Gerçekten de yeryüzünün geleceği ciddi bir risk altındadır. Çok geç olunmasına rağmen bugünden önlem alınmaması durumunda toprak besleyci özelliklerini kaybedecek, hava gittikçe solunmaz hale gelecek ve en temel ihtiyaç maddesi olan suyu bulmak imkansızlaşacaktır. Firmalar üretim faaliyetlerinin her anında bu gerçekle hareket etmek zorundadır.
ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi standartları, bu belgeyi almak için değil, gelecek nesillere daha yaşanılır bir dünya bırakmak için kurulmalı ve uygulanmalıdır. Elbette firmalar için ISO 14001 Belgesi almanın faydası olacaktır. Örneğin firmalar bu sistem sayesinde hem yasal düzenlemelere hem de uluslararası standartlara uyum sağlamış olmaktadır. Bu durum mutlaka firmalara ülke içinde ve uluslararası piyasalarda itibar kazandıracaktır. Belgeye sahip olmak, firmanın iç ve dışa piyasalarda imajını ve itibarını arttırır ve firmanın yeni pazarlara girmesine imkan tanır.
Firmalar üretim faaliyetleri sırasında doğal kaynakları daha etkin kullanmış olurlar ve bu durumda firmanın çevre koşullarından kaynaklanan maliyetleri düşer. Bu da firmanın verimliliğini yükseltir.
Tüketicilere, çevrenin korunması konusunda bir yükümlülük altına girildiği güvencesi verilmiş olur. Dolayısıyla tüketicilerin firmaya olan güveni artar.
Olası riskli durumlar önceden tespit edilmiş olacağından, acil durum ve kazalara karşı firma her zaman hazırlıklı demektir. Aynı zamanda herhangi bir acil durum ve kaza durumuda yaşanacak kayıplar düşürülmüş olur.
Kuruluşumuz TÜRCERT Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş., ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi belgelendirme çalışmalarını, ulusal ve uluslararası akreditasyon kuruluşlarından aldığı yetkiye dayanarak gerçekleştirmektedir.